Kategori : Genel, Tarsus Haberleri - Etiketler :Emre Toğrul - Tarih : 27 Mayıs 2013
Essahtan Tarsus’a Gittin mi Hiç?
Siz hiç, essahtan Tarsus’ gittiniz mi hiç ?
Gitmediyseniz Tarsus’a gidin, bugün gerçek tarihi ve esas eskiyi görün derim.
Yerin üstündeki kaosa duyarsızca, yedi kat altındaki tarihi hissederek gezin sokaklarında,
Üstündeki giysi döküntüde olsa, güzel kadın her zaman güzeldir misali…
Bugüne takılmadan, Princeton’da Yale’da okutulan ‘’Ancient Tarsus’luları’’ anarak
Aklın ve felsefenin mektebiydi birzamanlar bu şehir, Aratos, Khrisippos misali…
Affedin günümüzün çatma mimarisini, binlerce yıl evvelindeki uygarlıkta gezinin bugün.
Cep telefonunu, sanal podları ve padleri, kulaklıktaki orkestraları bırakın evinizde.
Belki Tarsus’ta sizi olduğunuz gibi kabul eder, şimdinin ucube eklerine ve uzantılarına rağmen.
Bugün Antik çağı, Roma’yı, Dinler tarihini, Osmanlı’yı, Cumhuriyet’i bir arada turlayın,
Öyle yoldan, otobandan geçerken bakmayın; essahtan, sahiden, harbiden Tarsus’a gidin.
Siz hiç,adını fiilden alan‘’ Altından Geçme’’nin altından geçtiniz mi hiç ?
O zaman bugün, altından geçin ve bir yüksek duvarın ortasındaki oyma çiftkanatlıdan içeri girin.
Ortadaki avlu çeşmesinde ense yıkayıp, sofadaki Essüm halanın elini öpün.
Bu pazar ne idüğü belirsize meyletmeyin, , Gancık Gapı’ya yönelin, mottonuz GG olsun,
Donuk olmasaydı taşın adı, nasıl dayanırdı bugünkü zulme, bir bakıp hesabedin,
Tarsus’a gidip bir gün için organik olun, bugün suniye ve sahteye surat edin…
Ciğerci Sabri ustadan yenen dürümler sayesindedir akıl sağlığımız, elhamdulillah.
Saf nohut ve tahin girsin çocuklarınızın bünyesine, rahmet okuyun löp löp Suphi’ye,
Bir gün için, GDO’lu globalist hamburgerine, karaktersiz içecek asidine dur deyin.
Bugün essahtan Tarsus’a gidin, bugün hummus yiyip, bilfiil sömürüye direnin…
Sen Gözlükule’de, Antonius’la Kleopatra’nın gözünden binlerce yıl öncesine baktın mı hiç?
Aman eşeleme yeri, çok binyıllık testinin kulpudur o, aşağısı hazine, hissedin.
İnsan yapımı dünkü Dubai , üçyüz yıllık New York, sömürdüğünün yığması Londra deme bana bugün,
Mebzul bin yıllık sokaklarında Justinianus gibi, Julianus gibi gezin,
Başına ayrı, ensene ayrı mendil yerleştir ki, formatın tam olsun, fark edilmesin.
Takmayın, yeraltı ile gökyüzü arasındaki ince katmanın sıradanlığına, “ignore or delete image” edin
Tepeleyin Roma yolunu ki, hayret edin taşların olağanüstü güzelliğine, ucu Şam’dadır bilesin.
Öyle bir halet-i ruhiye ile gez ki Tarsus’u, kendini tarihe Tarsus’lu olarak geçmişlerden san,
Öyle dolaşki Tarsus’ta bugün, yanıbaşında yıllardır kaçırdıklarına yan…
Deme bana Roma, Vatikan, Kudüs’te ağlatan daş, ihtişam imana bol gelir gardaş.
Sana Saint Paul’de hac,karşısındaki camide namaz desem inanırmısın hiç?
Desem ki içinde peygamber mezarı olan cami var, Daniel kim bilirmisin?
Bu kadar dar alanda üç din saydın deme, 33 katman var altta, üstteki kamuflaj !!!
Ben, Kuran okuduğunda iki saat kendine gelemeyen, Hafızhanımın torunu
Tarsus’ta kavradım iman ve ibadetin ne olduğunu,hoşgörünün suyunu,
Ondan uymaz bize e-maille taziye, yahut cepten kandil tebriği, bunları geçin,
Tarih ne ortaoyununlarını silmiş süpürmüş, Tarsus baki kalmış, siz Tarsus’u gezin.
Bugün Tarsus’a gidin, Makam-ı Şerif Camii ile Kilisenin ortayında kalan Yeniada’ya girin,
Bardakaltı lahmacunla başlayıp, bir kebap üstünde anlayın turuncun neden yaratıldığını,
Kalabalıksa sabredin, Paris’te Buddha Bar’da sıradaymışınız belleyin.
Sen be adam, bir soğuk mart gecesinde, Tarsus’un kıyı bir köşesinde türkü dinlediğinde,
‘’Mihriban’’ derken bir kader kurbanı yanık yanık, gözlerinden usul usul yaş döken,
El kalpte, baş hafif aşağıda, bana müsaade bacı diyen Tarsus’lu delianlıyı tanıdın mı hiç?
Bakma öyle, anlamaya çalış, söyle, sen essahtan Tarsus’a gidip,
O delianlı kadar dürüst, efendi ve kalpten türkü dinledin mi hiç?
Bugün onbinyıl öncesinin, çıplak ama uygar ama etik kenti Tarsus’a gidin,
Bugünlük, pankartlarla size verilen ahlak derslerini kaynatın, yeraltındaki ahlakı hissedin
Hür bir vicdan, özgür bir kalple, önyargısız ve gönül gözüyle sokakları gezin
Suyun sesiyle karışan o bahsettiğim türküyü dikkatle ve o delianlı gibi dinleyin,
Kydnos suyu kimleri yıkadı, akladı, pakladı da, aldı ırmağın öbür ucuna, gerilmeyin,
Suyun aktığı Şellalenin neden iki l ile söylendiğine odaklanıp, keyif edin…
Ağam peki sen hiç, essah bir göbertte, imirin iti gibi titreyerek çimdin mi hiç ?
Bakma bugün evde HD’den Nat-Geo-Wild seyrederken ‘’doğanın bu düzenine pes’’,
Amma güzelim cehennem deresine, papazın bahçesine , su çatına gelince ‘’ inadına HES’’ diyene…
Doğa sevgisini bizzat Fazilet hocahanımın keçisinden öğrenen Dersus’lu ben,
Namrun kahvelerinde, erkeklerle bezik dersi veren cicannenin sopu ben,
Derim ki; Tarsus’un bir yaylasına doğru yol alın bugün.
Düşünün bugünü dünden, Yediuyurların Eshabı-kehf’e geri kaçışına hak verin.
Ana Ardıçın üstünden tüm ovaya bakarak, ağızda bir çöp, kısın gözü, işte budur diyerek,
Ağır ağır , sindire sindire gidin, keyif olsun gitmeler gelmeler,
Metropolis Fried Zombi yerine, Atdağı’ndaki tavukla şenlensin o genç bünyeler…
Asıl sen hiç, ormanda yürürken dönüp dönüp sana bakan kirpi gördün mü hiç?
Yedi millet, on kavim keşfedip gitmeden, siz gidin, Karabucak okaliptüsünü sevin,
Düşleyin, Rhegma Lagunu’ndasınız ve sadece düşünüyorsunuz, yıl M. Ö. bilmememkaç,
Heryer insan yapımı paralı cennet olmadan, yalın ve doğal cenneti keşfedin.
Yağmalanmadan kıyılar, size subliminal imajla yüklenen sahili değil,
Otuyla, bokuyla, Carretta’sıyla yabanıl Tarsus plajının kumunu elleyin.
Tarsus zaten zengin, zaten güzel, zaten özel, zahmet ve gölge etmeyin.
Bugünün milyar dolarlık beton yatırımı, olmasın yarının terk edilmiş yatırı
Bozun ezberi, oturun güneş batımına dek, üç beş onyıllık siz, endişelenmeyin.
Milyar yıllık güneş, milyonyıllık ay ve deniz, onbinyıllık Tarsus, şşşşt elleşmeyin…
Sen ciğerim, heyecanı ’ aboo’yla savuşturan, keyifle lezzeti ‘ allöööş’le kavuşturan Tarsus’un,
‘’ Bütün mesele içmek yada içmemek değil,
İçince küçülmemek, küçülünce içmemek’’ diyen şairini okudun mu hiç?
Okumadın deel mi? O zaman gir Seher kırtasiyeden içeri, üç kuşak kitapçıya,
Önce kokla kitap nasıl kokuyor, sonra sor elin oğlu niye okuyor?
Bugün Tarsus’a gidin ve elinizde o kitap , şiirin adı ‘’olmak yada olmamak’’
Hyde Park’ı, Central Park’ı bırak, bide Tarsus Parkındaki gerçek çamlara bir bak.
Çam bu çam, sen diktin mi kıymeti yok babam, bırak o kendiliğinden biter,
Alın koltukaltına bir minder ve oturun parkta bir ağacın dibine,
Ama önce Tarsus’u doğru okuyun ki, taşlar otursun yerine…
Hala şüphen varsa bu Nirvanadan, şehri getireyim sana bir mavraylan,
Yeraltından yükselen o mistik auradır, Dersus’luyu nev-i şahsına münasır yapan,
Belki de, Stoa’cı Tarsus dinginliğinde yatan, erdemli bir özümseme çıkarırız hikayeden…
Bak son, şunu da anlatıp yemin gidecem, daha sıkmayacam.
Fi tarihinde İsmail Sefa, uzak bir havaalanının bagaj alma kısmında görür Tarsus’luyu,
Kendi bavulunu almak üzereyken, sallanarak gelen mafraçvari bir bavula takılır gözü,
O an yanaşır, şalvarla pantolon arası kıyafetiyle toparlak bir kel adam ve der:
‘’Yiğenim,şo benim pırtıyıda verebilin ni?’’
Keyifle döner İsmail Sefa ve sorar:
Affedersiniz, siz Tarsus’lumusunuz ?
Adam hemen yanıtlar:
‘Heye, nerdeng bilding yo ?’
Bu kadar!!
Vallaha bu kadar, billaha bu kadar !!
Emre Toğrul
emretogrul@yahoo.com